Şirret Gazetesi, 11 Zilhicce 1443
Selamün Aleyküm Muhterem Okurlarım,
Şükürler olsun Rabbimize, bir Kurban Bayramını daha hep birlikte idrak ediyoruz.
Bayramlar küsler için barışma, sevenler için kavuşma zamanıdır.
Bu sebeple herkesin, kendini bir gözden geçirme ve küs olanlardan bir tarafın ilk adımı atarak daha çok sevap kazanma fırsatını değerlendirmesi icap eder.
Bugün politika üzerine yazmayayım ama mesela şimdi şu CAHAPE’nin başındaki zat yani Bay Kemalettin şöyle bir vicdanı ile hesaplaşsa, “Ben Padişah Efendi Hazretlerimizi ne çok üzdüm bugüne kadar.” deyip gitse saraya, nedamet getirip özür dilese, Padişah Efendimiz onu affetmez mi? Kesin affeder. Yahu, mevki makam istese onu bile verir. Öyle bonkördür Padişahımız Efendimiz. Bakın bir yakın çevresine. “Seni Kebir Divan’a göndermezsem şerrefsizim! Tekeden süt sağılmaz, senden de padişah olmaz!” diyenini, “O sarayın kapısından giren cennete giremez.” diyenini… uzatmayayım vakti zamanında kendisine her türlü çürüklüğü yapanları nasıl affetti de himayesine aldı ise Bay Kemalettin’i de alır. Amma nerdeee Kemalettin Bey’de o zihniyet, o vicdan? Vicdanını ecnebi doktorlara aldırmış ameliyatla bu şahıs… Bir de kalkmış Padişah Efendimizin tahtına göz koymuş!.. Bayram bayram hadi ağzımı açıp günaha girmeyeyim ulan çürük, ulan kırık, ulan hain, ulan dış minnakların adamı…
Gelelim o Maral Hanım’a… Sen de git Dövlet Bohçalı’dan af dile, öp elini, helallik al, dön evine… Onca erkek arasında senin ne işin var? Şeriatta var mı böyle bir şey? Azıcık şeriatını, hadi onu bilmezsin örfünü âdetini bil… Titre de kendine gel. Bak artık genç kız da sayılmazsın, kadın kısmısına yakışır mı erkek tavırlarıyla siyasette boy göstermek… Git otur evine, torun torba bak, al eline çemberini kanaviçe işle, al şişleri eline kazak ör, çorap ör torunlara… Ama nerdeee? Sanırsın burası İngilizya, milletin başına Kraliça Katerina mı olacaksın be kadın yani BAKŞEKER Hanımefendi!.. Tövbe tövbeee….
Altılının hain evlat Ökkeş ikilisi, CEFA Partisi ile GÜLECEK Partisi başganları, hadi bakayım doooğru Padişah Efendimizin sarayına. Gidin, eteklerini öpün, ayaklarına kapanın, “Su büyüğün suç küçüğün, size bizi affetmek yakışır.” deyin, nazır mı olmak istiyorsunuz, vezir mi olmak istiyorsunuz, bahşişinizi alın, bir daha da evden kaçıp kötü yollara düşmeyin.
Ya KADAYIFIN ALTI KIZARDI MI PARTİSİ’nin sancağını taşıyan Nur Yüzlü İhtiyar, sana yakışıyor mu o meymenetsiz Kulunçvarzade ile aynı karelerde görünmek? Çok ayıp çok!.. Ama neyse, “İnsan beşer kuldur şaşar” demiş atalarımız. Şaşkın ördek gibi ortalarda dolanmaktansa Padişah Efendimizin affına mazhar olmak ve devletin bekası için bir nezaret makamında saltanat eylemek daha kârlı değil mi? Hadi bugün kır kaprislerinin zincirlerini ve git Padişahımız Efendimizin koruyucu gölgesi altında serin serin rahatla. Güneşte kalma, başına güneş geçmesin. Çarpılma yani. Ne gerek var de mi?
Bendeniz de dünden beri konu komşudan gelecek etleri beklemekteyim. Şu ana kadar kapıyı çalan olmadı. Kapılarını ben çalıyorum, açan olmuyor. “İçerde olduğunuzu biliyorum, açsanıza kapıyo komşulaaar!” diye bağırıyorum, kimi televizyonun sesini kısıyor, kimi fısıl fısıl konuşmaya başlıyor. Ulan siz nasıl iman sahibi insanlarsınız? Hakkım olan etleri istiyorum, kimseye yedirmem onları!.. Bu böyle biline!..
Herkese (CAHAPE’liler, solcular, kominisler, atayizler, deizler, çürükler, homolar, lezbişler hariç) kazasız belasız, trafik cezasız, bol kavurmalı bir bayram temenni ediyorum. (Beni de görmek şartıyla)
Kalın sağlıcakla.
Ehleeeen ve sehlen….
Sizin Yahya’nız.