KLAROS-FELSEFE-SANAT- KEHANET FESTİVALİ
İzmir- Menderes- Ahmetbeyli Sunumu- 5
Bu sohbetimizin amacı da çocukluk felsefesi ve pedagojisinin birbirini nasıl tamamladığını açıklamaya çalışmaktır. Bilişsel gelişim psikolojisinde her iki mesleğin ortak bir kesişimi vardır. Felsefe yapmanın eğitsel önemi, özellikle ilk yıllar için bundan çok yararlanabilir.
Daha sonra, felsefi dünya görüşünün çocukların kabul ettiği bir şey olduğunu, ancak biz yetişkinler için bunu anlamanın kolay olmadığını biliyoruz. Belki ilerde bazı örneklerle açıklamamız gerekir.
Bu bağlamda pedagoji uzmanının çocuklarla felsefe yaparken özel tutumu göz önünde bulundurulmalı ve tartışılmalıdır. Bu, çocuklar ve yetişkinler arasında gerçekleşen ortak bir bilgi sürecinin anahtarını oluşturur. Sohbetimiz içinde, günlük eğitimde çocuklarla felsefe yapmanın nasıl uygulanacağına ve yetişkin eğitimcilerin, bakıcıların neleri dikkate alması gerektiğine dair pratik ipuçlarına küçük bir genel bakış sağlar.
Uzman felsefecilerin, eğitimcilerin, sosyal pedagogların ve yetişkinlerin pratik felsefe yapmaya başlamasını kolaylaştıracak bazı alıştırmalar vermeli. Ve onlarla sıkça bir araya gelerek karşılıklı bilgi ve birikim aktarmalılar.
Günlük yaşam içinde çocuklar ile felsefe yapma konusunda özellikle genç eğitimcilerce birçok soru dillendirilir. Örneği: İnsan hangi yaşta felsefe yapabilir…? Felsefi düşüncenin gelişimi nedir? Felsefe yapmaya kaç yaşında başlayabilirsiniz? Ana karnında mı? Doğum gününden itibaren mi? Üçte mi, yedide mi, on ikide mi? Ya da sadece Üniversite derecesine sahip yetişkinler mi (tercihen felsefe alanında çalışanlar mı) gerçekten felsefe yaparlar? Felsefe yapmak için iyi bir yaşam deneyimi mi gerekir? Ama ne zaman yeterli yaşam deneyimine sahip olabiliriz – yirmi mi, kırk yaşında mı yoksa sadece altmış yaşını geçtikten sonra mı?
Filozof Epiküros, felsefe yapmaya ne zaman başlamalı sorusuna, bu cevabı veriyor:
„Her yaşın ve her çağın kendisine uygun felsefe yaklaşımı vardır, ancak felsefe ile ilgilenen uzmanlar, üzerinde anlaşmaya varılan deneyimler, tutumlar ve konular biz insanlar için doğuştan beri meşgul olduğumuz, ilgi alanımıza giren konuların bir anlamı var. Bu anlamlar la başladığımız sohbetlerle felsefe yapmayı da başlatmış oluruz. “
Yeni doğmuş birkaç haftalık bir bebeği gözlemlerseniz, dünya onun içinde sadece uyumak ya da ağlamak ile ibaret olmadığını fark edebiliriz. Onun birçok davranışları bizi şaşırtır ve hayrete düşürür. Bu durumda çocuğun çevresine ve bize nasıl yaklaştığını, yaklaşmak istediğini fark ederiz. Böylece dünyaya ve kendimize dikkatle bakmamızın da önemini hatırlamış oluruz. Elbette bir insanın, bir bebeğin kafasında neler olduğunu bilmek ve söylemek o kadar kolay değildir. Ama bunu doğa olayları olarak varsaymakta çok cüretkarca bir iş değildir. Dünyamızda cereyan eden olayların karşısında hep hayrete düşün ve merak eden insanlardır. Bu insanların şaşkınlık ve merakı insanı dünyayı keşfetmek isteğine yönlendiriyor. İşte bu istek aynı zamanda felsefenin de başlangıcıdır.
Çocuksu düşüncenin felsefi düşünceyle ilişkili olduğu fikri felsefeci ve pedagogların ortak anlaştıkları bir konu olduğunu Jostein Gaardners’danın bir söylemidir. Bu düşüncesini (1991) romanı “Sofie’nin Dünyası”n da bulabiliriz.
Yunan Mitolojisinin önemli bir figürü olan ve Kral Kreonen oğlu Menoekeus’a yazdığı mektubunda Helenistik felsefenin en önemli düşünürlerinden biri olan Epikür’a (Epikuros’a, d. MÖ 341 Sisam. Samos – ö. MÖ 270),) söyle der:
” Çocuklarla ve gençler felsefe yapmaktan çekinmemeli, yaşlılar felsefe yapmaktan usanmamalı. Çünkü kimse için çok erken ve hiçbir insan için çok geç değildir. Bir insanın etrafına bakması ve ruh sağlığına dikkat etmesi için önemlidir. Felsefe yapma zamanının gelmediğini veya zamanın geçtiğini iddia eden insan mutluluğun zamanı henüz gelmedi ya da artık mutlu olunmaz düşüncesini savunmuş olur. Oysa biliyoruz ki mutluluk veya mutsuzluk her zaman yaşamda var olan ve var olabilecek şeylerdir.”
Molla Demirel
19 Haziran 2022
Radio Kaktus Münster
Verspoel 7 – 8
48143 Münster
Tel. +49 17052 42 922