Erhan LAÇİN
İzmir Seyyar Esnaf Sanatkarlar Kurucu Üyesi ve SS Ege Geri Dönüşüm Kooperatif Başkanı
Hepimizin kendimizi güvende, rahat hissettiği bir yer vardır. Burası bazen evimiz, bazen işyerimiz bazen de sokağımız veya köyümüz olabilir. Olabilecek tehditlere karşı en korumalı olduğumuz bu alana psikolojide KONFOR ALANI denmekte.
Konfor Bölgesi rahat ve güvenlidir ama insanın kendini geliştirmesini engeller. Tıpkı İlkçağlarda mağaralarda yaşayan insanlar gibi. Mağaradaki insanlar dışarıdaki güneşin ışıklarını, ağaçları, kuşları görüyor ama dışarıda neyle karşılaşacaklarını bilmedikleri için çıkmaya cesaret edemiyorlardı. Çünkü onlar KONFOR ALANI’na alışmışlardı.
Ama bir gün mağaradan birileri çıkmış olmalı ki biz insanoğlu bugünkü durumumuza, bilgi ve gelişmişlik seviyemize ulaştık. Çünkü korkusunu yenen ve o konforlu alanı bırakma cesaretini gösteren kişi aslında değişime giden yolda ilk adımını atmış oluyor.
Sokaklarda hak ve emek davasında koşan bizler de uzun yıllar “Konfor Alanı”ndan çıkmaya belki cesaret edemedik. Bu alan dışında neler olduğunu bildiğimiz için korktuk. Ama bu süreçte şunu da öğrendik ki eğer bu güvenli alanımızı yani biraz önce bahsettiğim gibi kendi mağaramızı terk etmezsek gelişemeyiz, tehditlere karşı mücadele edip onları bertaraf edemeyiz.
İzmir’de biz sokak emekçileri olarak bir araya gelerek kendi mağaralarımızı terk etmeye karar verdik. Yani Konfor Alanı’ndan çıkmalıyız dedik.
İlk başta içimizde korku vardı, çünkü başımıza ne geleceğini bilmiyorduk ama şunun farkındaydık birlikte olursak bu korkuyu yenebilirdik. Mağaramızdan yani Konfor alanımızdan çıktıktan sonra önce sokak emekçileri olarak 3,5 yıl önce İzmir Seyyar Satıcılar Derneği’ni kurduk.
Çünkü biliyorduk ki kendi mağarasını terk edecek her bir sokak emekçisinin yine kendini yalnız etmeyeceği ve birlikte ilerleyeceği bir çatı olmalıydı. İşte o zaman ÖĞRENME ALANINA geçmiş olduk.
Yani yeni bir şeyler yaparak mevcut durumu iyileştirmemiz, geliştirmemiz gerekiyordu. Bizleri gören diğer konforlu alandaki sokak satıcılarını da saklandıkları mağaraları tek tek terk edip dışarıdaki yeni çatı altında toplandıkça ve yeni şeyler öğrendikçe, deneyimlerimiz arttıkça dernek bizlere yetmez oldu ve 2 yıl önce İzmir Seyyar Esnaf ve Sanatkarlar Meclisi’ni kurduk.
Aslında Konfor alanını terk etmek en büyük cesaretti arkasından kendimizi geliştirmeye, yeni iş modellerini öğrenmeye ve yasal haklarımızı kullanmaya yönelik adımlar hızlıca geldi.
Şimdi terk ettiğimiz mağaraların dışındaki hayatı iyice kavramaya çalışıyoruz. El ele, omuz omuza, yürek yüreğe aramızdaki dayanışmayı güçlendirmeye çalışıyoruz. Yeni keşfettiğimiz dünyadan gelebilecek tehditlere karşı yeni savunma teknikleri geliştiriyoruz. Genç olduğumuzu, tez olduğumuzu ve bu nedenle hatalarımız ve eksiklerimiz olabileceğini biliyoruz.
Bu konularda en büyük öğretmenimiz demokrasi oluyor. Tüm yol arkadaşlarımız birlikte, göz hizasında birbirimizi kolluyor, koruyoruz…
Elbette mağaralarımız güçlendikçe bize yetmez hale gelecek ve bizim önümüze yeni hedefler koymamız gerekecek. Yeni hedeflere ulaşmak için cesaretini toplayanlarımız da olacak, kalmaya direnenlerimiz da…
Belki de sadece kendimizle ilgi yaptıklarımız değil tüm ülkemiz için yaptıklarımızın çok daha çözüm getirebileceğini yaşayacağız…. Belki daha vakti var, belki de çok yakın; kim bilir?…
Yani GELİŞİM ALANI da yeni hedefimiz olacak… GELİŞİM ALANI neresi olur, kim bilir?… Göreceğiz…
Ama hedeflerimizin büyüyeceği de bir gerçek.
Yorulmak, durmak yok. Menzile ulaşmadan düşen oklardan olmayacağız.
Anlayacağız, öğreneceğiz ve ancak böyle kazanacağız.
Kendi mağarasına hapsolmuş bu dava arkadaşlarımız için Meclis’te kazanacağız.
Birilerinin kendi baskıcı sistemini koruması ve bizleri tekrar mağaralarımıza kapatmasına izin vermemek için kazanacağız.
Yeter ki halkımızı mağaralarından çıkaracak adımları atalım, kararları çıkaralım.
Saygılarımla.