6360 sayılı yasa ve kent ve kırsal gerçekliğimiz-3
Diğer önemli bir kır sorunumuz da Orman köylüleri. Ne kırsalda ne de istihdamda sözü bile edilmeyen hatta yokmuş gibi davranılan orman köylülerinin de nüfusuna bakmak gerekiyor. Orman köylüleri genel nüfusa dahil edilmiş olsalar da ne kentli ne de kırsala dahil edilmişlerdir.
Mülkiyeti devlete ait 20,7 milyon hektar orman alanı içinde ve bitişiğinde 1980 nüfus sayımındaki tespitle 7.500 ü orman alanı içinde 9.500’ü orman alanına bitişik olmak üzere 17.000- orman köyü denilen yerleşim yeri bulunmakta, bu köylerde yaklaşık 9,5 milyon orman köylüsü diye tanımlanan insan yaşamaktadır. Bu kesim ülkenin en yoksul olduğu gibi kamu hizmetlerinden ve genel bütçeden en az pay alan kesimidir.
1991 de TÜSİAD tarafından raporlaştırılan çalışmaya göre 9,5 milyon orman köylüsünün bulunduğunu devlete ait ormanlık alanın bakımı, ağaçlandırma, ağaç kesimi gibi işlerde çalıştırıldıkları ve bu insanların orman bakım ve imarı için gerekli eğitime sahip olmadıklarından ve her yıl yaklaşık 20 bin hektar alanı ormansızlaştırarak bağ-bahçe yerleri açtıkları sebebiyle de yıllık (1991 rakamları ile) 5 trilyonun üzerinde bir kaybın olduğu tespit edilmiş ve dönemin yetkililerine rapor iletilmiştir.
Türkiye’de orman alanlarının %44’ü verimli kalan kısım az verimli orman alanlarıdır.
1980-1991 rakamları sonrasında TUİK 2017 verilerine göre 12.205 orman köyünde 2,9 milyon, 10.507 orman kenarı mahalle/köyde 4 milyon olmak üzere 22.712 köy-mahallede 6,9 milyon orman köylüsü yaşamaktadır.
Orman köylüsü ülke ekonomisine yaptığı katkının aksine hiç pay almamaktadır dersek abartmış olmayız. Ülkenin en yoksulları olduklarının yanı sıra, eğitim ve sağlık gibi temel insan haklarından yaralanamazlar, yerleşim yerleri kasabalardan uzak olması haberleşme ve benzeri insani yararlardan mahrumdurlar, Orman köylerinde aile başına düşen arazileri 0-20 dekar civarındadır ve bu araziler tarıma elverişli değildir.
Kent yerleşim yerlerine uzaklığı orman köylülerinin yok sayılmasındaki önemli bir etkendir. Tarımda çalışanların 2020 TUİK verilerine göre %83,46’sı kayıt dışı ve sosyal güvencesizdir, %46’lık genel istihdamda gösterilen işgücünün %34 civarı güvencesiz ve sosyal güvenlik kaydı yoktur ve bu rakam 10 milyonun üzerindedir, istihdam edilen erkeklerin %29’u kadın çalışanların %46’sı sosyal güvenlik kaydından mahrum olduğu, istihdam edilen 30 milyon çalışanın genel durumu da bundan ibarettir.
Özetle, köylülüğümüz ya da kırsal dediğimiz alanlarda yaşayanlarla, tarımda çalıştığı tarım bakanlığınca belgeli (ÇKS yani Çiftçi Kayıt Sistemine kayıt belgeli) çiftçi sayımızın 2011 yılında 1.122 bin iken 2021 eylül ayı itibariyle 530 bine düştüğü anlaşılmaktadır.
Bu çalışmadaki temel amacımız kırsal nüfusumuzun bir gece de yasaya dayanarak sayısal değişikliklerin gerçekliği ortadan kaldıramadığına dikkat çekmekti. Bir sürü veri rakam istatistiklerle ispata çalıştığımız kırsal nüfusumuz gibi sanayiden üretime istihdamdan tutunda insanı yaşamı ilgilendiren tüm alanların siyasi saiklerle değişime uğratıldığı gerçekliğini ortaya koymaya çalıştık. Bu kısa çalışmada ,bir kırsal alan tanımına ihtiyaç olduğu ve bu yeni tanımlamayla birlikte kırsalın yeniden kesintisiz üretilmesi ,beraberinde kırsal politikaların planlama ve uygulamalarını belirleme bakımından işlevi olacağı kanaatimle TUİK verilerinin kırsal nüfusu %7 lerde göstermesinin sahada hiçbir gerçekliğinin olmadığı çeşitli üniversitelerin saha çalışmaları, dünya bankası çalışmaları ve adrese dayalı nüfus tespit çalışmalarının ve kayıtlarının karşılaştırılarak genel bir tablo ortaya konulmaya çalışılmıştır.
Konu daha derin ve daha verili çalışmalara konu olmalı ve gerçekliğimiz en doğru şekilde ortaya konmalıdır…
Mevcut TÜİK verileri ile yapılacak her türden çalışma bize doğru sonuçlar vermediği gibi doğru politikalar üretilmesine de olanak tanımayacaktır.