6360 sayılı yasa ve kent ve kırsal gerçekliğimiz 1
Kırsal ve kentsel ayrımındaki ölçütler tüm dünya ülkelerince bilim insanları, uzman ve yöneticiler Kır-Kent ayrımı için kendi koşullarına uygun ölçütler bulmaya çalışmışlardır.
Bu çalışmalar yönetsel ve sosyal politika (Bölge planlaması, köy-kent kalkınması) açısından göz ardı edilemez önemdedir. Kent-Kırsal ayrımının tüm dünya ülkelerince genel kabul görmüş ve kriterleri oluşmuştur. Konuya kabul görmüş bazı temel kriterlerle başlarsak,
Nüfus büyüklüğü, İdari statü, hizmetlerin ve diğer fonksiyonların sayısı ve boyutları, tarımla uğraşan nüfusun oranları, yapıların yoğunluğu ve biçimi, yerleşim yerinin atmosferi yada yerleşmeye ilişkin hissedilen duygu, diye kriterleri sıralayabiliriz.
Hangi alanların kırsal-hangi alanların kırsal olmadığına ilişkin saptamalar siyasi çıktıları açısından önemlidir. Kırsal alanlara dönük politikalar geliştirmek, kırsal alanların kendi içindeki farklılıklardan yola çıkarak tipolojiler oluşturmak ve girişimlerde bulunmak açısından elde edilen veriler kıymetlidir. Uluslararası kır ve kentsel nüfus tanımlamalarında kır’ın km karedeki nüfus yoğunluğu 100 kişi eşik değer kabul edilmektedir. Aşağıdaki tablo Mersin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü e dergi/2020 yayınından alınmıştır
TANIM | Nüfus Ölçümü |
Köy | 0 -2.000 |
Kasaba-köy | 2.000 -3.000 |
Kasaba | 3.000 -8.000 |
Şehir-kasaba | 9.000 -11.000 |
Küçük şehir | 10.000 -50.000 |
Orta büyük şehir | 50.000 -100.000 |
Büyük şehir | 100.000 -1..000.000 |
Metropoliten | 1.000.000 büyük |
Tablodan da anlaşılacağı üzere Türkiye’de kullanılan nüfus büyüklükleri uluslararası kabullere uyumlu olduğudur. Türkiye 1924’te çıkardığı 442 sayılı kanunla kırsal alan tanımını yapmışsa da tanım ile uygulamalar arasında çelişkileri de vardır. Türkiye’de birçok kentsel alan kırsal, birçok kırsal alansa kentsel özelliktedir. Anlaşılması için örneklersek özellikle ege ve güney kıyılarımız turizm bölgeleri olması sebebiyle ve tarımla uğraşılması yerine turizm faaliyetlerinin aktif olması sebebiyle kırsal sayılamayacağı gibi yine sanayi kentlerinin yanı başında ve içinde kalmış köylerinde artık kırsal sayılamayacağı gibi örnekleri çoğaltmak mümkün.
Köy ve kırsal terimlerinden herkesin bildiği anlamda köy veya kırsal anlaşılır, bir sabah yasa koyucunun bir yasa ile horozların bu yasayla birlikte “TAVUK” a dönüştürdüğünü söylese bu hüküm ne kadar saçma ve gerçek dışı hüküm oluyorsa ;yasa koyucunun 6360 Sayılı Yasa ile büyük şehir belediyesi yaptığı illerin köylerini büyük şehirlere bağlı birer mahalle yaptım demesi de köylü nüfusunu şehirli yaptım demesi de o kadar manasız ve geçersizdir. Ne yazık ki ülkelerin gelişmişlik düzeyleri ile kentleşme oranları arasında bir ilişki doğrudur, burada göz ardı edilmemesi gereken şey bu ilişkinin kurulma biçimidir. Tarıma ve tarım sanayine elverişli coğrafyaların terk edilerek yada ettirilerek kentlere göç ettirilmesi veya yasalarla kentli yapılması doğru bir ilişki değildir.
Türkiye’de iktidarların, mevcut durumları olduğundan daha iyi gösterme eğillimleri abartılı bir şekilde vardır ve bu yeni bir şey de değildir. Köylülük ve kırsallık Modernleşmedeki en zayıf yanımız olması sebebiyle özellikle çok partili dönemle birlikte kırsal nüfus u az gösterme eğilimi 6360 sayılı kanun da olduğu gibi yasalarla kentleşme oranlarının artışı sağlanmıştır.
Bakalım gerçekliğiz okus pokusçu yasal düzenleme sonuçlarıyla ne kadar örtüşüyor.
Türkiye 769,6milyon dekarlık karasal büyüklüğünün %30,8 olan tarım alanının %82,5’unda tahıl ve diğer bitkisel ürünler yetiştirilir,tarım alanlarının yaklaşık %52,3 ü işlenen alanlar %9,1 üzün ömürlü bitkiler altındaki alanlardır(Meyvelikler) %38,6 sı mera ve çayır alanlarıdır.Son yıllarda imara açılan alanlar ve tarım yapmaktan çeşitli nedenlerle vazgeçilen tarım arazimiz tespit edilebildiği kadarıyla 3 tarkya büyüklüğünde olduğudur.
Yasalarla ya da dayatılan ekonomik ve politik nedenlerle kır dan kente göç ettirilen nüfus hareketlerinin sonuçları nelerdir,rakamlar 6360 sayılı yasayı destekler nitelikte midir?
Nüfus yerleşkelerimizin kanun larla belirlendiği ülkemiz de kent nüfusumuz 2012 yılında %73,3 iken 2013 yılında ilgili yasanın cazibesi ve gücü ile %91,3 olarak kayıtlara geçmiştir.soru şu bu artış doğal bir artışmıdır? Yada bu nasıl bir artıştır.Cevap Hormonlu bir artış olduğu kesin ve nettir göreceğiz.
Yasal düzenleme ile bir gecede değişen nüfusu bilmek bize geleceği planlamak açısından gerçekçi veriler sunmaz,oysa gerçek kırsal nüfusumuzu bilmek ileride yapılacak proğramlar adına önemli olacağından köylülüğümüzü elimden geldiğince irdelemeye çalışıyorum.
İlk nüfus sayımı 1927 de yapılmış olması nedeniyle ilk verimiz doğal olarak 1927 den başlayıp nüfus hareketlerini günümüze kadar taşımaya çalışacağım,kent ve kır olan demografik nüfus durumu değişiklikleri, iktidarlarca belirlenen politikaların kentsellik vurgusu altında oluştuğu,kentleşmenin dışındaki kırsalın ve orada yaşayan insanın gözardı edildiği hatta yok sayıldığı gerçekliği ile;
Yıl | İl-ilçe | Köy | Toplam | Kent% | Köy% |
1927 | 3.306.000 | 10.432.000 | 13.649.000 | ||
1960 | 8.859.731 | 18.895.089 | 27.754.820 | ||
1980 | 16.645.007 | 25.091.950 | 44.736.957 | %44 | %56 |
2000 | 44.006.184 | 23.797.743 | 68.803.927 | %65 | %35 |
2012 | 58.448.431 | 17.178.953 | 75.627.384 | %77 | %23 |
2013 | 74.761.132 | 6.049.393 | 80.810.525 | %92,5 | %7,5 |
2022 | 78.908.361 | 5.771.642 | 84.680.273 | %93 | %7 |
Tablo da dikkat edilmesi gereken 2012-2013 yıllarındaki kırsal nüfus ile 2013-2022 kırsal nüfus arasındaki değişikliktir.2012-2013 değişimi br gecede yasa ile hayali bir kent nüfus artışı ve 2013 -2022 arasındaki kırdan kente göç sayısının8 yılda sadece 277.751. dir,bu iki rakamlar arasındaki temel çelişkilere ayrıntılı bakacağız.